İşte yine bir başarısızlık öyküsüyle daha birlikteyiz.
Uyuyan ve çok mutlu olunabilecek bir hayat varken ben yine, ızdırabı
kederi seçtim.
Bu sefer gerçekten suçum yoktu. İnsanların korkaklığı
yüzünden kaçırılan bir hayat vardı karşımda.
Beni sevemedi heralde diyorum ben. Yoksa bi anlamı yok. Bi
anlam bulamıyorum da zaten.
Karanlığın içinde birlikte yürüyebileceğim birini buldum
sandım yine.
Tabi ki değilmiş.
Kendi ıssız adamı mı çektim anlayacağın sevgili günlük.
Ya gerçekten mutlu bir anım yok ya da mutlu anlarımı hiç
yazmıyorum diye düşünüyordum ki.
İki sene önce yazdığım notu bulana kadar.
Yine sevmeye çalışmışım. Ama makus talih işte. Tıkanıyor
sürekli bir yerlerde.
Keşke açabilseydim. Kendi romantik komedimi çekseydim.
Bütün kızların hayali olan filmlerden bahsetmiyorum. Sadece
grift olmasaydı keşke bu kadar.
2 kasımda başladı her şey. Bir cumartesi gecesi katilimle
tanışmaya gittiğimden habersizdim.
Barda tanıştık. Aynı filmlerdeki gibi. Saatlerce bakışıp
sonunda bi şekilde konuştuk.
Ertesi gün yani ilk buluşmamızda rüya gibiydi.
Bir insanın utanması kadar beni mutlu eden bir şey yok. Bu
hala umut var demek bence. İnsanların arsızlığına karşı bir umut.
O zamana kadar umutsuzluktan nerdeyse ölecektim galiba.
Yaşadığım onca şeyi hala bedenimde izlerde taşıyorum.hepsini
hatırlıyorum. Hatırlamak büyük bir lanet olmalı.
İlacı varsa gerçekten bende alıcam.
Hayatımın en umut ve heyecan dolu Pazar günüydü. Pazarları
hiç sevmem üstelik. Eskiden sürekli eve kapanmak demekti benim için Pazar
günleri.
Yapacak hiçbirşey bulamamak demekti. Lanet gibi bir şeydi o
da.
Kendi hayatımı kurunca değişir sanmıştım. Değişmedi. Cuma
gelen sevgilinin gitmesi demekti pazr günleri. Temizlik demekti. Sokakların
bomboş olması demekti. Sokakların boş olması beni hep korkutur. Bir salgın veya
savaş hali mi var ya da insanların benim bilmediğim bir yerde çok eğleniyor da
benim mi haberim yok duygusu. Çalışmaya başlayınca da değişmedi ki. Önceki
günden kalmış olmak demek mesela. Yada cumartesi gecesi pestilim çıkana kadar
yorulmuş olup Pazar günü tekrar çalışmak. Bunların hepsi çok korkunç değil mi?
Ama o Pazar güzeldi. Hayatımda hatırladığım nadir güzel bir
pazardı.
Zaten gerçekleşemeyecek kadar güzeldi. Fazlasıyla hemde.
Sonra korkunç pazartesi.
Pazartesilerden de nefret ederim. Hayatımın korkunç
şeylerini pazartesi günü yaşadım diyebilirim.
Ve kötü haberlerde dahil buna. İnsanlar kötü şeyler olması
için sanki bu günü bekliyo gibiler.
Okuldaydım. Çok mutluydum. O yaşadığım son mutlu histi
aylardır. Bilememişim. Bilseydim eğer o ün hiçbişey yapmaz sadece uyurdum.
Kimseyle konuşmaz kimseyle görüşmez. Televizyonu bile açmazdım. Yemin ederim.
Masum ve “normal” bir ilişkiden bahsederken sik gibi bi konu
açtı. Neden? Zorunda mıydı?
Kafama göktaşı düşseydi keşke.
Yıllardır başlayan yuvarlanmam durur sanmıştım. Durmadı.
Hayatımın dönüm noktalarının hep bu aylarda yaşanması bir
tesadüf mü?
Kasım aralık?
Cevap verir misin?
Sanırım ölümüm de bütün trajikliğiyle bu aylardan günlerden
birinde olabilir.
O kadar eminim ki.
Yine midem bulanıyo bak. Saat 1:56. Yine olanca gücümle
trilyon tane şeyle mücadele ediyorum.
Sonrası tabiî ki de bokum gibi dialoglar. Onur kırıcı
sözler..
Bu zamana kadar yaptığım bi çok hatanın bedeli olmalı
bunlar.
Ah alma konusunda bi çok insanla yarışabilirim.
Götümün tavan yaptığı sıralarda dalga geçtiğim bi çok insan
yüzünden bunlar başıma geliyo olabilir.
Ortaokulda bana aşık olan bi çocuk vardı. Liseye geçtiğimde
bile tırsardım ondan. O insanlık yapıp bana elinden geleni verdi.
Ama sorun şu ki ben hiç bişey istemedim.
Kesin annesi yüzünden. Kadın eminim benden nefret ediyodu.
Saçlarım vardı galiba onda. İstemişti. Kesin büyü yaptılar
bana. Lanet tepemden kalkmıyo bi türlü.
O da sevgili olduğumuzdan bi hafta sonra yüzük getirmesin
bana. Bende çok saçmalamışım. Olması imkansız bişeydi.
Bu kadar çileyi yaşayacağıma evet senelerimi feda edip o
yıllara geri dönebilirdim.
Büyük konuşuyorum ondan başıma geliyo bunlar.
Sonuç olarak,o şimdi burada yanımda uyuyo. Her şeyle dalga
geçebildiğim,istediğim gibi bi adam.
Benim mi dersen? Değil. Olmıcakta.bir sürü parçaya ayırdım
yine kendimi. Bi sürü insanla konuşuyorum. Her şeyi bel altı düşünüyorum.
Bu ben değildim. Böyle düşünebilecek kadar ruhsuz biri
değildim.
Nası bu hale geldim?
Bu kadar şeyden sonra,her şeyden korkarak bi o kadar da
cesaretle yaşıyorum.
Aslında korkuyorum. Birine bağlanmaktan korkuyorum.
Bir çift söze inanmaktan korktuğum ve ne zaman inanılır,ne
zaman inanılmaz bilemdiğim için her şeye o kadar korkunç bir pencereden
bakıyorum ki.. benim gibi birisine yakışmıcak şekilde.
Her şey kötüdür. Yanımda elele tutuşan insanlara bile
tahammülüm yok. Bir çift görünce kürekle ağızlarına vurup dağıtmak istiyorum.
Aslında sorun galiba birine inanmak istemek.
Ne kadar talihsiz zamanlar bunlar?
İsyan etmicem. Kabul ettim.
Benim hayatım böyle ve böyle devam edecek. Ya bir beyaz atlı
gelmeyecek biliyorum.elimden geleni yapıcam gene galiba.
O burada diyorum sana. Uyuyo. İstediğim gibi bişey. Hatta
tam olarak istediğim. Buralarda.
Ayak yıkama safhasını hayır demeden en azından hmm emin
değilim safhasında bana düşündürtecek adam.
Ya da ben gene o gözlüklerle yaşıyorum.
Hiç kimsenin siktirip gitmediği,gitse de ne bok yiyeceğimizi
bilmediği bir zaman dilimindeyiz.
Bi an önce kurtulmam lazım. Çünkü alışıyorum. Kokusunu
biliyorum.
Ellerini gözlerini tanıyorum.
O da unutmayacakmış beni. He amk he..
Aynı cenk tribi. Oda askerden beni arıyo mesela.
Cenk dediğimiz yaşam formu bu tanıdığım adamlardan daha mı
fazla kaypak sanki
En azından zor anımda yanımdaydı.
Kriterin bu olması çok acı değil mi?
Yaşanmışlıklara bakıyorum da. Hep aldatılan,hep ikinci
kadın. Hep bir durak ya da hep bir vasıta.
Sonra? Sonrasında onlar devam ederken lanet olsun ki ben o durakta
o vasıtadayım.
Hatırlamak büyük lanet demiştim değil mi?
Hepsini hatırlıyorum.
Bu gün avm ye gittik. Bir kazak gördüm daha doğrusu o bana
gösterdi. Bana almak istediğini söyledi.
Nerdeyse hiç böyle bişey yaşamadım diyebilirim.
Denedim hatta. Çok sevdim.
Hiç unutmıcam o kazağı. Almadım ama unutmıcam.
O hayatımdan tamamen siktirip gittiğinde o anla o anıyla baş
başa kalmak istemiyorum.
Burada kalan bir sürü eşya gibi.
Hepsinin bi anısı var.
Anıları çıkardığımda geriye kalanlar gerçekten korkutucu.
Ama bunları da kendim yaptım. İnanmak kötü bişey değildi.
Onların yüzünden oldu doktor.
Ben demedim,zorla hayatıma girip,alıştırıp en savunmasız
anımda arkama döndüğümde yoklardı.
“neandartel” da geçen gün aynı cenk gibi konuştu.
Kaçmak istedim. Aslında sarılmak istedim. Sımsıkı sarılıp
bunca geçen yılı bi kenara koyup ömrümü onunla geçirmek istedim.
Ellerimi çektim elinden. Arkamı döndüm.koşmak istedim
doktor.
İyi anıları nerden bulacağız? Tam olarak nası olacak?